3.3. Toplumsal Cinsiyet Baskısı
Toplumsal
cinsiyet baskısıyla ilgili kuramlar, kadınların durumunu, erkekler ve kadınlar
arasındaki doğrudan bir iktidar ilişkisinin sonucu olarak tanımlarlar. Baskı kuramlarına göre,
egemenlık, içinde egemen olan tarafın, altta yer alan diğer tarafı, egemen
olanın istencinin bir aracı yapmayı başardığı herhangi bir ilişki demektir.
Ataerkillik,
başka bir dizi etmenin amaçlanmamış ya da ikincil sonucu değildir. O, güçlü ve
kasıtlı niyet tarafından sürdürülen öncelikli bir iktidar düzenlemesidir.
Toplumsal cinsiyet baskısı kuramcılarına göre toplumsal cinsiyet farklılıkları
ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ataerkilliğin yan ürünleriydi (Ritzer, 2012:
339).
3.3.1.
Psikanalitik Feminizm
Psikanalitik
feminizm, Freud’un ve onun entelektüel mirasçılarının kuramlarını yeniden
formülleştirerek ataerkilliği açıklamaya çalışır. Bu kuramlar, kişiliğin
duygusal dinamiklerinin haritasını çıkarır ve onu vurgular. Duygular çoğnlukla
psişenin bilinçaltı veya bilinçsiz alanlarının derinlerine gömülüdür. Bu kuramlar ayrıca, bu
duyguların şekillenmesinde bebelik ve ilk çocukluğun önemine dikkat çeker.
Bu
kuramcılar, ataerkilliği, içinde erkeklerin kadınlara boyun eğdirdiği, evrensel
düzeyde yaygın, zaman ve mekana dayanıklı ve arada ortaya çıkan itirazlar
karşısında kararlı bir şekilde sürdürülen bir sistem olarak görürler. Ataerkil sistemin, tüm
insanların günlük bireysel eylemlerinde oluşturmaya ve sürdürmeye çalıştıkları
bir sistem olduğu görüşü psikanalitik feminizmine özgüdür. Kadınlar sadece
bazen direnirler, çoğu zaman ise ya katlanır ya da aktif bir şekilde
kendilerinin altta yer almalarına katkıda bulunurlar (Ritzer, 2012: 339).
Erilliğe
pozitif değer veren ve dişilliğin değerini düşüren bir kültür içinde büyüyen ve
giderek artan bir şekilde kendi eril kimliğinin farkında olan eril çocuk,
kadın/anneden beceriksizce hızlı bir ayrılışa ulaşmaya çabalar – sonuçları
açısından kısmi ve maliyetli bir duygusal ayrılış. Yetişkinlikte, ilk
çocukluktan gelen, kadınlara yönelik duygusal bağlantı – ihtiyaç, sevgi,
nefret, sahip olma isteği – erkeğin, duygusal ihtiyaçlarını karşılayan ve yine
de ona bağlı olan ve onun denetlediği, kendi kadınını aramasına enerji verir –
yani o, egemen olmaya ısrar eder ve karşılıklı tanımayı zor bulur.
Kadın/anneye
yönelik aynı hisleri taşıyan kız çocukları, kadının değerini düşüren bir kültür
içinde kendine ait dişil kimliği keşfeder. O, kendisi hakkında ve kadın/anne
hakkında son derece karılmış pozitif ve negatif hislerle büyür ve bu
kararsızlık içinde toplumda altta yer almasına karşı harekete geçirilmiş
direnişe yönelik gücünün çoğunu boşa harcar. Tanınma sağlamak için yeteneklerini
vurgulama yoluyla yetişkinlikteki duygusal sıkıntısını çözüme kavuşturmanın
yollarını arar –çoğunlukla cinsel çekicilikle ilgili edimlerde erkeklere boyun
eğici bir şekilde (Ritzer, 2012: 340).
Psikanalitik
feministler, kadınların baskı altında olmalarını, erkeklerin onları büyüten
kadınlara yönelik kararsızlıktan kaynaklanan bir itkiyi, erkeklerin kadınları
denetlemeye yönelik derin duygusal ihtiyaçlarını açıklar. Bu kuram, muhtemelen,
çocuk yetiştirme stratejilerimizi yeniden yapılandırdığımız şeklindeki hariç
değişim için çok az strateji önerir (Ritzer, 2012: 341).
3.3.2. Radikal
Feminizm
Radikal
feministler, her kurum içinde ve toplumun en temel tabakalaşmaya dayalı –
heteroseksüellik, sınıf, kast, ırk, etnik, yaş ve toplumsal cinsiyet- düzenlemesi
içinde, en temel yapısı ataerkillik olan egemenlik ve altta yer alma sistemleri
görürler. Radikal
feministlere göre ataerkillik, toplumsal eşitsizliğin en az dikkat edildiği
halde en anlamlı olan yapısıdır.
Erkeklerin
ve eril-egemen örgütlerin kadına karşı uyguladıkları şiddet olarak ataerkillik
imgesi, bu çözümlemenin merkezindedir. Şiddet her zaman açık fiziksel işkence
biçimini almayabilir. Şiddet, sömürü ve denetimin daha karmaşık pratikleri
içinde saklı olabilir: moda ve güzellik ölçütleri içinde, annelik, namusluluk,
heteroseksüelliğin zorba idealleri içinde vs.
Ataerkillik,
neredeyse evrensel bir toplumsal biçim olarak varolur, çünkü erkekler denetim
kurmak için en temel iktidar kaynağı olan fiziksel iktidarı elinde
toplamaktadır. Ataerkillik işlemeye başladığında, diğer iktidar kaynakları
–ekonomik, ideolojik, yasal ve duygusal- onu sürdürmek için sıraya girer
(Ritzer, 2012: 343).
Ataerkillik
nasıl yenilgiye uğratılabilir? Radikaller bu yenilginin, kadınların bilincinin
temelli olarak yenilenmesi ile başlaması gerektiğini savunurlar, böylece her
kadın kendine ait değer ve kuvveti farkeder; kendisini zayıf, bağımlı ve
ikinci-sınıf olarak görmeye yönelik ataerkil baskıyı reddeder. Güven, destek,
değer bilme ve birbirini savunmanın geniş tabanlı bir kızkardeşliğini
yerleştirmek için aralarındaki farklılıklara bakmaksızın başka kadınlarla
birlik içinde çalışır. Radikal feminizmin içinde başlıca kollardan biri olan
lezbiyen feminizm, “kadınlara erotik ve/veya duygusal bağlılığın ataerkil
egemenliğe direnişin bir parçası olduğu” şeklindeki pratik ve inançtır (Ritzer,
2012: 344).
No comments:
Post a Comment