Saturday, 31 August 2013

FEMİNİST KURAM (3)




3.3. Toplumsal Cinsiyet Baskısı
Toplumsal cinsiyet baskısıyla ilgili kuramlar, kadınların durumunu, erkekler ve kadınlar arasındaki doğrudan bir iktidar ilişkisinin sonucu olarak tanımlarlar. Baskı kuramlarına göre, egemenlık, içinde egemen olan tarafın, altta yer alan diğer tarafı, egemen olanın istencinin bir aracı yapmayı başardığı herhangi bir ilişki demektir.
Ataerkillik, başka bir dizi etmenin amaçlanmamış ya da ikincil sonucu değildir. O, güçlü ve kasıtlı niyet tarafından sürdürülen öncelikli bir iktidar düzenlemesidir. Toplumsal cinsiyet baskısı kuramcılarına göre toplumsal cinsiyet farklılıkları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ataerkilliğin yan ürünleriydi (Ritzer, 2012: 339).

3.3.1. Psikanalitik Feminizm
Psikanalitik feminizm, Freud’un ve onun entelektüel mirasçılarının kuramlarını yeniden formülleştirerek ataerkilliği açıklamaya çalışır. Bu kuramlar, kişiliğin duygusal dinamiklerinin haritasını çıkarır ve onu vurgular. Duygular çoğnlukla psişenin bilinçaltı veya bilinçsiz alanlarının derinlerine gömülüdür. Bu kuramlar ayrıca, bu duyguların şekillenmesinde bebelik ve ilk çocukluğun önemine dikkat çeker.
Bu kuramcılar, ataerkilliği, içinde erkeklerin kadınlara boyun eğdirdiği, evrensel düzeyde yaygın, zaman ve mekana dayanıklı ve arada ortaya çıkan itirazlar karşısında kararlı bir şekilde sürdürülen bir sistem olarak görürler. Ataerkil sistemin, tüm insanların günlük bireysel eylemlerinde oluşturmaya ve sürdürmeye çalıştıkları bir sistem olduğu görüşü psikanalitik feminizmine özgüdür. Kadınlar sadece bazen direnirler, çoğu zaman ise ya katlanır ya da aktif bir şekilde kendilerinin altta yer almalarına katkıda bulunurlar (Ritzer, 2012: 339).
Erilliğe pozitif değer veren ve dişilliğin değerini düşüren bir kültür içinde büyüyen ve giderek artan bir şekilde kendi eril kimliğinin farkında olan eril çocuk, kadın/anneden beceriksizce hızlı bir ayrılışa ulaşmaya çabalar – sonuçları açısından kısmi ve maliyetli bir duygusal ayrılış. Yetişkinlikte, ilk çocukluktan gelen, kadınlara yönelik duygusal bağlantı – ihtiyaç, sevgi, nefret, sahip olma isteği – erkeğin, duygusal ihtiyaçlarını karşılayan ve yine de ona bağlı olan ve onun denetlediği, kendi kadınını aramasına enerji verir – yani o, egemen olmaya ısrar eder ve karşılıklı tanımayı zor bulur.
Kadın/anneye yönelik aynı hisleri taşıyan kız çocukları, kadının değerini düşüren bir kültür içinde kendine ait dişil kimliği keşfeder. O, kendisi hakkında ve kadın/anne hakkında son derece karılmış pozitif ve negatif hislerle büyür ve bu kararsızlık içinde toplumda altta yer almasına karşı harekete geçirilmiş direnişe yönelik gücünün çoğunu boşa harcar. Tanınma sağlamak için yeteneklerini vurgulama yoluyla yetişkinlikteki duygusal sıkıntısını çözüme kavuşturmanın yollarını arar –çoğunlukla cinsel çekicilikle ilgili edimlerde erkeklere boyun eğici bir şekilde (Ritzer, 2012: 340).
Psikanalitik feministler, kadınların baskı altında olmalarını, erkeklerin onları büyüten kadınlara yönelik kararsızlıktan kaynaklanan bir itkiyi, erkeklerin kadınları denetlemeye yönelik derin duygusal ihtiyaçlarını açıklar. Bu kuram, muhtemelen, çocuk yetiştirme stratejilerimizi yeniden yapılandırdığımız şeklindeki hariç değişim için çok az strateji önerir (Ritzer, 2012: 341).

3.3.2. Radikal Feminizm

Radikal feministler, her kurum içinde ve toplumun en temel tabakalaşmaya dayalı – heteroseksüellik, sınıf, kast, ırk, etnik, yaş ve toplumsal cinsiyet- düzenlemesi içinde, en temel yapısı ataerkillik olan egemenlik ve altta yer alma sistemleri görürler. Radikal feministlere göre ataerkillik, toplumsal eşitsizliğin en az dikkat edildiği halde en anlamlı olan yapısıdır.

Erkeklerin ve eril-egemen örgütlerin kadına karşı uyguladıkları şiddet olarak ataerkillik imgesi, bu çözümlemenin merkezindedir. Şiddet her zaman açık fiziksel işkence biçimini almayabilir. Şiddet, sömürü ve denetimin daha karmaşık pratikleri içinde saklı olabilir: moda ve güzellik ölçütleri içinde, annelik, namusluluk, heteroseksüelliğin zorba idealleri içinde vs.
Ataerkillik, neredeyse evrensel bir toplumsal biçim olarak varolur, çünkü erkekler denetim kurmak için en temel iktidar kaynağı olan fiziksel iktidarı elinde toplamaktadır. Ataerkillik işlemeye başladığında, diğer iktidar kaynakları –ekonomik, ideolojik, yasal ve duygusal- onu sürdürmek için sıraya girer (Ritzer, 2012: 343).
Ataerkillik nasıl yenilgiye uğratılabilir? Radikaller bu yenilginin, kadınların bilincinin temelli olarak yenilenmesi ile başlaması gerektiğini savunurlar, böylece her kadın kendine ait değer ve kuvveti farkeder; kendisini zayıf, bağımlı ve ikinci-sınıf olarak görmeye yönelik ataerkil baskıyı reddeder. Güven, destek, değer bilme ve birbirini savunmanın geniş tabanlı bir kızkardeşliğini yerleştirmek için aralarındaki farklılıklara bakmaksızın başka kadınlarla birlik içinde çalışır. Radikal feminizmin içinde başlıca kollardan biri olan lezbiyen feminizm, “kadınlara erotik ve/veya duygusal bağlılığın ataerkil egemenliğe direnişin bir parçası olduğu” şeklindeki pratik ve inançtır (Ritzer, 2012: 344).

No comments:

Post a Comment